Ders Kitapları Yük mü?

Abone Ol

Bu günlerde okullarda gördüğümüz farklı uygulamalardan biri de ders kitaplarının elden çıkarılması. Hiçbir öğrenci ileriki yıllarda bakma ihtiyacı duyarım diye ders kitaplarını evine götürmüyor, özel kütüphanesine yerleştirmiyor. Sadece bu tavır bile ders kitaplarının öğrencilerimiz açısından yükten daha fazla bir şey olmadığını ifade etmesi açısından manidar değil mi?

Evet, ders kitaplarını sene sonunda bir yerlere atıyoruz. Geri dönüşüm kutularına da atılabilirler.

Bazılarına göre zararı faydasından çok olan ders kitapları hakkında kulağımıza kadar gelen şikâyetler soruna kalıcı çözümler bulunmasını gerekli kılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, şikâyetleri haklı bulmuş olacak ki ders kitapları üzerinde ciddi çalışmalar yaptırdı. Neticeyi Müsteşar Yusuf Tekin Bey şöyle açıkladı: "Bazı ders kitaplarımızda ayrıştırıcı, ötekileştirici ifadeler var. Toplumlar arası sınıf oluşturucu ifadeler ayıklanacak. Kültürel, tarihsel birlikteliği sağlayan yeni içeriklerin dâhil olması söz konusu olacak. Bu yıl öğretmen arkadaşlarımızla her ders bazında toplantılar yapıldı. İçeriğine dokunmadan, görsel, yazılı ifadeler, görüntüler, yönlendirmeler varsa onların ders kitaplarından çıkarılmasıyla ilgili olarak kitabın yazarı ve yayınevleriyle görüşmeler yapıldı. Hatalar düzeltildi. Yeni eğitim yılında kitaplardaki rahatsız edici ifadeleri değiştirilip ihale süreci başlatıldı."

 Mevcut ders kitaplarının neresinden tutarsanız tutun kitaplar elinizde kalıyor. Ne muhteviyatı doyurucu, ne mizanpajı düzgün, ne de kâğıt kalitesi iyi. Bu bakımdan yenileşme ve yeniden düzenleme olumlu görülebilir. Ancak bu yapıdan kurtulmak bu tarz işleyişle ne kadar mümkün, zamanla göreceğiz.

Haksız kazanç peşinde koşanları engellemenin yolu ders kitaplarının zorunluluğunu kaldırmaktan geçiyor olabilir mi?

Devlet artık öyle ders kitabı, çalışma kitabı, öğretmen kitabı falan basıp dağıtmasın diye bir öneri ortaya atılsa eğitim camiası bu teklife nasıl tepki gösterir?

Meslektaşlarımın böyle bir öneriye ilk bakışta “yok ya, böyle şey mi olur” diyeceklerini düşünüyorum. Ancak camiada yaşanmış olumsuz örnekleri göz önüne aldıklarında teklifin mantıklı ve makul karşılanacağını zannediyorum.

Neden?

Çünkü:

1)    Bazı ders kitaplarının her aşamasında istenmeyen davranışlar, spekülasyonlar ve haksız kazançlardan söz ediliyor. Dedikodular eğitimcilerin saygınlığı ile örtüşmüyor.

 

2) Ders kitapları; öğretmenleri tembelleştiriyor. Öğretmen, kitaptan okutur geçerim diyerek kendini derse hazırlamıyor. Derse hazırlıksız gelen öğretmenimiz beklenen performansı sınıfta sergileyemiyor. Kısır döngü herkese zarar veriyor.

 

 

2)    Veli kitabı eline alıp öğretmeni sorgulayabiliyor.

 

-   Hocam, sınavda sorduğunuz soru kitapta yok.

Ne diyeceksiniz bu durumda? “Ih, mıh…”

Bir hadsizlik örneği, her şeyi de takmamak lazım deyip, aldırmamak ne mümkün.

 

3)    Kanaatimce ders kitaplarının en büyük zararı öğrencileredir. Öğrenci önüne konan ders kitabını taşırken adeta bir hamala dönüşüyor. Bu durum da herkesin malumu.

 

Öğretmen hazırlanmıyor, kitaptan ödev veriyor.

Öğrenci ders kitabını okuyamıyor ki başka kitaplar okusun.

Veli kitabı eline alıp öğretmeni sorguya çekiyor.

Devlet milyarlar harcıyor.

Kaldıralım, herkes kurtulsun dersem, teklifimin densizlik olarak algılanmasından çekiniyorum. Madem müfredat üzerinde yeni çalışmalar var. Daha iyiye, güzele doğru ilerlerken müfredatın temel unsuru olan kitapları (zorunlu ders kitaplarını) yeniden ele almayı, düşünsek mi?