BÜROKRASİNİN GÜCÜ ADINA
Daha önce ‘’Yorgun Bürokrat’’ diye bir yazı yazmıştım. Ülkede yaşanan atama krizleri dolayısıyla hem ülkem adına endişemi, hem de atanan kişiler adına sorunları ele almaya çalışmıştım. Hatta yargı erkinin yürütmeyi resmen baltalayıcı işlere imza attığını ifade etmiştim. Siyaseti aciz bırakma amacı da güden bu tür bir yetki gaspı hem hukuki hem de ahlaki değildi. Gelin görün ki geçen zaman bize çok başka şeyler de gösterdi. Bürokratlar hukukun cenderesinden kurtulunca hem de bunu siyasetin desteği ile yapınca neredeyse siyasete kafa tutacak hale geldi. Ancak bu kafa tutuş alenen yapılmıyor tabii olarak.
Sayın Bakanım dense de Sayın Vekilim dense de esamesi okunmayacak bir sürece doğru evrildi bürokrasi. Kendi kendisini aşamayan görüntüler veriliyor ve verilen talimatlar çaresiz kalınmadıkça yapılmıyor hale gelmiş gibi görülüyor uzaktan. Daha doğrusu ülke içerisinde farklı açılardan güç devşirmiş olan bürokratların büyük çoğunluğu siyaseten ya da fikren yapılan eleştirilerin tamamına kimden gelirse gelsin kulak tıkamış gibi çalışmaktadır. Kendi iktidarında kendi atadığı bürokrat ile çelişmemek ve sorun üretmemek için sabır gösteren siyasetin patlaması an meselesi. Çünkü siyasetçiler en büyük düzeyde sabır gerektiren bir mesleği icra ederken, herkesten daha sabırlı olmayı öğreniyorlar. Ancak ‘ sessiz atın tekmesi ‘ gibi sonunda pek çetin bir tekme basarlarsa bütün bürokratlara hiç şaşırmayın.
Siyasetin en tepe şahsiyetinin dışında ki herkes bir noktaya kilitlenmiş sanki. Herkes Allah’ ın bilmediği, (haşa) bir güçten çekiniyormuşçasına hareket ediyor. Vereceği ukba hesabını çoktan unutmuş ta sadece kendi ikbalini garantiye almak istercesine bir yönetim biçimi oluşturuyor. Yanındakilerden seçtikleri ile beraber destek grubu oluşturmuş, o ekibin dışındakiler sadece mecburi doldurulması gereken kadrolar ve hemen her fırsatta değiştirilmelidir. Uzun süre bakanlıkta kalanların ya da il / ilçe müdürlüğü yapanların bir müddet sonra kendi yerlerine alternatif olmalarına engel olmak isteyen; İktidar’ın iktidarı süresince oldukları yerlerde ki iktidarlarını korumak arzusu ve bunun için elinden gelen her şeyi yapabilecek bir potansiyel var.
Özellikle islami duyarlılığa sahip Stk’ larda ki dezenformasyona benzeyen bir tarzda ama daha feci bir formda arzı endam eden bir değişim ve dönüşüm yaşıyor bürokrasi. Kendi içinden geldiği teşkilatlara kafa tutan, ahlaki bozukluğu bilinenlerin zarar görmediği ve aynı yolda yürüdüğü kişilerin kariyerini engelleyici icraatlere imza atan bu tip bürokratlar, istedikleri olmayınca farklı güçlerini, özellikle yayın ve siyasi güçlerini devreye sokarak yıpratma faaliyetleri yürütmekten imtina etmiyorlar. Tüm makamlar ve onlara gelecek kişilerin onayı onlarda olmalıdır. (!) Onların istemediği ya da beğenmediği veya belki de kullanamayacağı türden kişiler asla atanamaz her hangi bir makama. (!) Öyle ki, siyasetçilerin ve doludizgin üyelik patlaması yaşayan sivil yapıların bile gücünün yetmediği işlere bir başına gücü yeten bürokratların varlığından bile söz edilir olmuş maalesef.
Ya da bazı kurumlarda aslında yönetmelik müsait olduğu halde oluşturulan bazı seçme faaliyetleri bahane edilerek siyasilerin talepleri reddediliyor ve bu yapılan yersiz mücadele dik duruş olarak ta dile getiriliyor. Bu çok ama çok üzücüdür. Kendi geldiği makamın da müsebbibi olan siyasiye erdemlilik havası basan bürokrat en basitinden erdem bezirganıdır. Hatta gerekli gereksiz ortamlarda kendi siyasi aidiyetini bile unutarak sözüm ona eleştiri yaparak ulaşmadığı siyaset makamlarını rencide edenler bunun yani erdem bezirganlığının bir derece daha altı olan hamakat takımına dahil olmalıdır.
Yapılan yeniliklerle ilgili olarak dedikodu yazarlığı ve muhabirliği yapan bu zevat, kendi işinde ise asla mahir olmaması bir yana, alanda eksikliklerini bilenlere de ayrı hasımlık besler. Bu eksiklikleri fark edilmesin ve dile getirilmesin diye kendisine bağlı çalışanlara gerekli gereksiz talimatlar vererek onları hem meşgul eder, hem de her işte bir kusur arayarak zaafiyetlerinin tesellisini bulmaya çalışırlar. Ancak bu da onları doyurmaz, çünkü; en azından kendileri işin farkındadır ve içten içe hayıflanmaları bitmek bilmemektedir. Alt mevkilerinde bulunup kendilerini aşan işler yapabilecek kapasitesi olan ekibine; sürekli etrafta görmemek için ‘ Mobbing ‘ uygulamayı da ihmal etmeyen bu zevat, gerekirse devletin resmi işlerinde bile olmadık çirkinliklere başvurabilirler.
İster genel anlamda merkez teşkilatı, ister taşra teşkilatı olsun, her katmanda hem bulunduğu yeri doldurma, hem ekibi ile uyumlu çalışma, hem de toplumla ve siyasetle ilişkide dengeli olmak öyle sanıldığı kadar da kolay değildir. Bu münasebetle kişiler denge kurmak imkanından uzak iseler, ait oldukları küçük yapılarının güçlü desteğini devşirme yolunu denerler. Yine bu dengenin hasar görmesi durumunda varsa yine siyasi ve sosyal altyapılarını kullanmayı veya oluşturdukları başka bir takım güçleri devreye sokmaktan imtina etmezler. Medya imkanları varsa onları imdada çağırırlar. Bir kaç yazı veya haber yaptırıldığında gündem olmak ya da gündemden düşmek mümkün hale gelmektedir.
Lazım olan her ne ise ona göre ve kararında verilen nabız şerbeti kıvamından sapma olmaz bu konuda. Doz aşımı semptomu dolayısıyla ve birebir yasası gereği haddi aşana yapılan muamele haklılık kazanacaktır cümle alem nezdinde. Yakın zamanda bir bürokratik devrim beklentisi var deniyor. Gerçi bu uzun zamandır söyleniyor ama ortaya çıkmış bir iş ve işlem söz konusu olmayınca, bürokratik devrim beklentisi içerisinde olanlar için, tatlı bir hayal olmaktan öteye gitmiyor. Yukarıdan aşağıya yapılan bu gayri ahlaki tavırların karşılığında, aşağıdan yukarı olarak ise sadece kıskançlık ve dedikodu seviyesinde kişi seciyesine bağlı olarak bazen daha bayağı tavır ve ifadelerle çirkin bir saldırı söz konusu olabilmektedir.
Üst makamlar yüz yüze Mobbing yapınca ve hasetliğini hissettirince alt kademelerde olanlar da doğrudan yalana hatta zaman zaman iftiraya varan boyutlarda eleştiriler yaparak aradaki farkı kapatma ve yaşadığı acıyı hafifletme yolunu deniyor. Böylelikle tepeden tırnağa basitleşen, bayağılaşan ve dava ve inanç değerlerini dahi alet olarak kullanan bir bozulma süreci sürat kazanmaktadır. Böyle bir durumda şu ifade akla gelebilir.
‘’Fitne zamanında koşan yürüsün, yürüyen dursun, ayakta olan otursun.’’
‘’İnsanların umudu olan şeylerden elini çek ki insanlar seni sevsin.’’
Yeniden abdest almak gerekiyor, yeniden aşk tazelemek gerekiyor. Dışa değil içe bakmak gerekiyor. Empatiyi karşıdan beklemek boş ümittir. Yapmak gereken her şeye rağmen sabretmek, sabretmek, sabretmektir. Ve sabır ile beraber çalışmak, çalışmak, çalışmaktır. Ve yok farz etmektir. Var olmak için sizin yok olmanızı murad edenleri yok kabul etmek çok kolaydır. Olmadığını düşündüğünüz her şey hafifletir hayatınızı. Ben öyle yapıyorum. İşe yarıyor. :) Allah yardımcımız olsun….,
Vesselam
Selehattin DUMAN
Eğitim Bir Sen İst. Bir No’ lu. Şb. Bşk. Yrd.
20.02.2018 00:02