Diyanet alanında görev yapan fahri ve vekillerin durumu hala netlik kazanmazken, 720 bin taşeronun kadroya alınma süreçleri hızlanmaya başladı.
Bu günler bazılarını sevindirirken, asıl işi yapan, değer ve önem noktasında ülkenin din hizmetinin emanet edildiği çalışanlara üvey evlat yaftası vurulmaya başlandı bile…
Dünya ülkelerinden farkımız inancımızdır düsturuyla hareket ederken, İslami düşüncelere önem verilen bir hükümetle yönetiliyoruz diyerek gururlanırken, yöneticilerimiz tarafından ötekileştirmeyi, unutulmayı, üvey evlat muamelesi görmeyi asla ve asla hak etmeyecekler.
Birçok fahri ve vekille konuşurken AK PARTİ döneminde bize kadroyu CHP´mi verecek, seçim bildirisinin maddeleri arasına koyan MHP´mi verecek, ya da sokaklara çukurlar açıp hendek olayına atıfta bulunup, kandan beslendikleri terör mensubu HDP´mi verecek diyen ve arkasından, onlardan gelecek hayrı da, şerri de istemiyoruz diyenlerin sayısını azımsanacak türden değil.
Evet, fahri ve vekil din görevlileri şuan sessizce çırpınıyorlar. Cumhurbaşkanına sesini duyurup, bizi unutma diyorlar, yeni Başbakana bize üvey evlat muamelesi yapılmasına izin verme diyorlar…
Demesine de,
Halen bir açıklama, halen bir cevapta almış değiller. Yetkili sendika olan Diyanet-Sen´in bu durum karşısındaki talebi kesin ve kati, Diyanet-Sen Genel Başkanı her fırsatta madem Ak Parti söz verdi, son kez bu kadroyu vererek, sözünde duracaktır diyerek hükümetin atacağı adımdan umutlu olduğunu dile getirmekte.
Fakat bu işin tacirleri başlamadan, bu kadroyu suiistimale uğratanların sayıları çoğalmadan hükümetin bir an evvel bu çıkmaza el atması zaruridir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan çalışan bir bürokrasi, hedefleri yerine getiren bir Türkiye istiyor.
Bunun yerine getirilmesi noktasında omurganın tamamen sağlam durması içinde büyük gayret göstermekte. Bu gayretlerinden dolayı Allah kendisinden razı olsun.
Omurganın sağlam olması için, gelecek nesilleri emanet ettiğimiz kuran öğreticilerine, mihrabımızı emanet ettiğimiz din görevlilerimize el uzatılmasını himmet olarak liderimizden bekliyoruz.
Kıymetli Dostlar bütün yazılarımda halkı gelişen bir toplumun ülkesi de gelişir sloganıyla yola çıkıyoruz.
Bugünlerde Dünya devletlerinin adeta türlü tuzaklarla ülkemizi hizaya getirmeye çalışmaları, tekrar ülkemizi tanzim edip birilerine taksim etme dönemleri liderlerimiz tarafından geri püskürtülmüş durumda.
Bu ülke değerler yolculuğunda duaları hizmete dönüştüren liderlere çok şey borçlu. Bu durum her alanda hissedilirken manevi duruşumuzun bekçilerine de sirayet etmesinin vakti zamanı gelmiştir.
Birçok alanda sol cenahın mensupları Fahri ve Vekilleri kendi çatısı altına bu insanları davet ederken, Hükümetiniz sizi oyaladı derken bir yaftalama peşinde oldukları kesindir.
Genel anlamda 25 Bin tekil kişinin etkilendiği bu mağduriyet aile ortalamasına vurulduğunda 100 bin gibi bir rakama tekabül etmektedir. Bu rakam cami cemaatini, sosyal çevreleri de kapsadığında 4 Milyon civarı bir etkiye sahip olmakta. İşte filmin koptuğu nokta burasıdır. Bu şahıslar ne mağduriyeti dertlendikleri için, ne de bu kişilere gerçekten sahip çıkmak istedikleri için değil, sandığa yansımasını umdukları bir ümidin peşine düşmüş durumdalar.
Kayıtsız, şartsız şekilde sizden gelecek hiçbir şeyi istemiyoruz diyen söz konusu din görevlileri içlerindeki sıkıntıları yine içlerine akıtmakta, aile olarak, sosyal çevre mensupları olarak melankoli bunalımlarına girmiş durumdalar.
Son kez ifadesinin sürekli kullanıldığı bu günlerde, Fahri Ve Vekillerin unutulmaması için,
Onlara üvey evlat muamelesi yapılmaması için büyüklerimizden karşılık beklemekteler.
Umduklarını bulmaları dileğiyle…