Biyolojik Babalar! Çok Geç Kaldınız.

Abone Ol

Biz Türkler 16 devlet kurup 15’ini de yıkmış bir milletiz. Tehlikeyi önceden görüp önlem almak yerine ötelemek, rahatımızı bozmamak uğruna daha büyük tehlikeleri davet etmek karakterimizdendir. Bu karakterimiz gereği de yumurta kapıya dayanmadan pek önlem almayız. Çok geç olduğunda da özeleştiri yapmak yerine, kendi elimizle ürettiğimiz düşmanlara karşı kahramanlık destanları yazarız. İşte bu döngü, binlerce yıldır kıramadığımız kısır döngümüzdür.

Ama aslında biz kısır değiliz. Erkeğiz. Hem de ne erkeğiz. Erkekliğimize laf ettirmez, edeni laf edemez ederiz.

Erkek olmanın şiarını erkek evlat sahibi olmakta görürüz. “Sağlıklı olsun da, erkek kız fark etmez” diyenlerin gözlerinde bile, erkek evlat müjdesinin ışığını görürüz.

Erkek evlat sahibi olmayı ödül, o evladı yetiştirmeyi ise zül biliriz. Erkek çocuğu dünyaya getirdikten sonra övünmekten, yetiştirmeyi unutur; yetiştiremeyince dövünmekten, özeleştiriyi unuturuz.

Geleyim artık asıl merâmıma;

Muhterem babalar!

Bugün özellikle erkek çocuk yetiştirmekte, onları ahlaklı, edepli, özgüvenli ve sınırlarını bilen bir fert olarak yetiştirmekte sınıfta kaldığımızı; hatta bu kadar sınıf tekrarı yapıp tastikname almak üzere olduğumuzu anlama vaktidir.

Toplum olarak kız çocukların terbiyesine, eğitimine ayırdığımız vakti erkek çocuklarımıza ayırmadık.

Kızlarımızı annelere emanet ettik ve mutfakta yemek, bahçede çapa, kanepede oya öğrettik. Zaten kız çocuğun yeri annesinin dizinin dibiydi ve doğru yerdeydi. Her hareketi kontol edilir, yanlışı anında nus-tekdir-kötek üçgeninde yok edilirdi.

Peki bu arada erkek çocuklar kime emanetti? Babalara mı? Elbette hayır. Babalar işte güçte kahvede maçta, her yerde revaçtaydı. Erkek çocuklar yine annelere emanetti. Ama bu fıtrata tersti.

Fıtrata ters olanın neticesi de ters oldu. Erkek çocuk anneyi dinlemez. Veli toplantısına anne gider, yaramazlıklara anne müdahale eder, erkek çocuğa karşı baba rollerini üstlenir ama bu rol annenin bedenine uymaz. Anne rahmet, merhamet, sevgi, şefkat makamıdır. O makam babanın otorite ve model rolüne soyunursa üstündekini çıkartıp yenisi uyduramayanın durumuna düşer. Öyle de oldu.

Babalar dersine hiç çalışmadı. Oğlunun terbiyesi ve eğitimi için fedakarlık yapmadı. Para kazanıp oğlunun sırtını giydirmeyi babalık sandı. Ya da ona bunu anlatanlara kandı. Oysa erkek çocuk da tıpkı kız gibi babaya muhtaçtı.

Bu babasızlıkta oğullarımız kendisine yeni bir baba üretmekte zorlanmadı. Çünkü yeni baba her evde başköşede oturuyordu zaten. Kim mi? “Televizyon baba”.

Televizyon baba, çocuğun eğitimini ele alır almaz yoğun bir terbiye(sizlik) faaliyetine başladı. Günde 3 saat, yetmedi 5 saat, tatilse 10 saat terbiye(siz) etti oğlanı. Bu arada biyolojik baba neredeydi? Ya maçta tribündeydi, ya da balık için deredeydi. Anneyse oğlunun yaramazlığından kurtulmanın derdindeydi.

Biyolojik baba, oğluyla buluştuğunda da kaliteli zaman geçirmek için özel ve orijinal faaliyetler düzenlerdi. Mesela amcalara pipi gösterme organizasyonları, “küfür et de duysun amcalar” performansları, sigara nasıl içilir kursları, kavgayı kazanma bursları vs.

 

Çocuk yetiştirmenin ne kadar zor bir sorumluluk olduğunu, 7/24 mesai gerektirdiğini ya hiç bilemedi, ya da bilmek işine gelemedi babaların. Oğlunu mahalle maçında uzaktan izleyip küfür edip etmediğini kontrol etmedi. Arkadaş çevresini takip edip onay vermedi. Akşam geç geldiğinde hizaya çekmedi. Bunun yerine bütün gün anneyi canından bezdiren oğlunu akşam eşek sudan gelinceye kadar döverek hızlandırılmış ve sulandırılmış eğitimle formasyon verebileceğini zannetti.

Sonra “İnternet Baba”, “Sokak Baba”, “Akıllı Telefon Baba” gibi başka babalar da devreye girdi. Ergenlik çağına geldiğinde oğlana sorduk: “Biyolojik baban nerede?” Ne dedi biliyor musunuz? “Evet hatırlıyorum onu. Ama uzakta, çok uzakta bir yerlerdeydi.”

Oğullar yeni babalarıyla ahlaksızlığı, acımasızlığı, kendini beğenmişliği, doyumsuzluğu, kontrolsüz cinselliği öğrendiler. Bu konularda önce lisans, sonra yüksek lisans ve doktora yaptılar. Ne de olsa vakit boldu. Günde üç saat televizyon ve internet eğitimi, on beş yılda toplam 15 bin ders saati yapar. Eğer oğlan bu sürede ordinaryus olamadıysa, o da onun kabahatiydi.

Sonra ne mi oldu? Ne olacak Özgecan oldu.

Lafı uzatıp biyolojik babaları daha fazla rahatsız etmeyeyim. Etmeyeyim ki onlar da oğullarını rahatsız etmesinler. Çünkü oğullar diğer babalarıyla derste. Şşşştt.