Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Ali Kaya, Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES) projesine dair eleştiriler ve kamuoyunda oluşan algılar üzerine basın açıklaması gerçekleştirdi. ÇEDES'in temel amacının milli, insani ve kültürel değerlere sahip bireyler yetiştirmek olduğunu vurgulayan Kaya, projeye yönelik önyargılı yaklaşımların toplumsal kutuplaşmayı artırdığına dikkat çekti. Eğitim çalışanlarının gerçek sorunlarının gölgede bırakılmaması gerektiğini belirten Kaya, eleştirilerin dayandığı temellerin çarpıtıldığını ifade ederek, ÇEDES projesinin detaylarını paylaştı. Detayları paylaşan Kaya yaptığı 5 maddelik açıklamada, “Proje kapsamında okullara atanmış derse giren bir tane bile imam ya da müezzin yok” dedi.

BAĞA BAKMAYIP BAĞCI DÖVME PEŞİNDELER

Son günlerde bazı sendikaların, eğitim çalışanlarının gerçek gündemini manipüle etmek, perdelemek ve laiklik karşıtı söylem ve eylem üzerine oturmak gibi bir misyonu yeniden hayata geçirdiklerini vurgulayan Kaya, “Malum, bu sendikalar, Millî Eğitim Bakanlığı'nın, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ve Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın protokol ile imza altına aldığı, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ kısa adıyla ÇEDES olan projenin tamamen laiklik ve bilimsel eğitim karşıtı bir uygulama olduğu iddiasından yola çıkarak, her zaman olduğu gibi bağa bakmayıp bağcı dövme peşindeler. Aslında hep böyleydiler. Hoşlarına gitmeyen ne varsa, onu laiklik ve bilimsel eğitim kavramlarını kullanarak şeytanlaştırıyorlar, ötekileştiriyorlar, tahrip ediyorlar; aslında bunu yaparak örseledikleri kavramların da içini boşaltıyorlar” diye belirtti.

Çarşı Her Şeye Karşı! Çarşı Her Şeye Karşı!

AMAÇ KÜLTÜREL DEĞERLERİ KORUYAN FERTLER OLUŞTURMAK

ÇEDES Projesi hakkında detaylı bilgi veren Kaya, “ÇEDES Projesinin dayanağı, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği ve diğer ilgili kanunlar oluşturulmaktadır. ÇEDES projesinin amacı, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda vurgulandığı gibi, öğrencilerimizin milli, insani, manevi ve kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler olmasıdır. Ayrıca çağın becerileri ile donanmış ve bu donanımı insanlığın hayrına sarf edecek; bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; milli, ahlaki, insani ve manevi kültürel değerleri kendi yaşantılarında inşa etmiş; aklıselim, kalbi selim ve zevkiselim sahibi; bedensel ve sosyal anlamda gelişmiş bireyler olarak katkı sağlamalarını hedeflemektedir” ifadelerine yer verdi.

KATILIM ZORUNLULUĞU YOK

Açıklamasında 5 maddeye yer veren Kaya, “Şimdi iddiaların doğru yanlışlığı ve itirazların samimiyetini görmek adına soralım: Çok basit bir araştırmayla bakanlığın web sayfalarından ya da milli eğitim müdürlükleri üzerinden ulaşılabilecek proje içeriğinde ne var?” sorusunu detaylandırarak şu ifadelere yer verdi:

1.Projeye öğretmen ve öğrenci açısından katılım zorunluluğu yok, yani gönüllülük esas.

2.Hedeflenen değerler: mütevazılık, saygı, estetik, adalet, dürüstlük, özgürlük, sorumluluk, temizlik, sağlıklı yaşam, sabır, sevgi, dostluk, vatanseverlik, yardımlaşma, çalışkanlık, mahremiyet… Uzatmak mümkün.

3.Proje kapsamında okullara atanmış derse giren bir tane bile imam ya da müezzin yok.

4.Kulüp çalışması esnasında yaşayarak görerek öğrenme amacıyla veli izni alınarak çevredeki inanç, yaşlı bakım evleri, değer merkezi, cami, türbe, cem evi, anıt, gibi yerler ziyaret edilebilir.

5.Okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, dersin öğretmeni tarafından verilmekte, iddia edildiği gibi Din görevlileri okullarda derse girmiyor.”

“BAZI SENDİKALARIN OKULLARDA LGBT KULÜPLERİ KURDUĞUNU BİLİYORUZ”

“Gerçekten siz bu değerlerin hangisinin öğrencilere kazandırılmasına karşısınız?” sorusunu yönelten Kaya, “Bu değerlerin hangisi laiklikle karşı karşıya duruyor, hangisi bilimle çelişiyor? Bu değerler cumhuriyetimizin hangi kazanımına uymuyor? Bu değerler evrensel insani ve ahlaki değerler değil mi? Buna da mı karşı çıkılıyor? Değerler denildiğinde bütün kimyaları bozuluyor çünkü değerler kavramını duyduklarında din akıllarına geliyor. Din düşmanlıklarını her bahaneyle açığa vuruyorlar. Bu arkadaşlarımızın derdi gerçekten çocuklarımız ise LGBT sapkın ideolojilerin çocuklarımıza benimsetilmeye çalışıldığı bir zeminde neden cümle kurmadılar? Hatta bazı sendikaların okullarda LGBT Gençlik Kulüpleri kurarak bu sapkın ideolojinin taşeronluğunu üstlendiğini biliyoruz. Okullarda geçmiş dönemde Rotary mason kulüpleri faaliyet gösterirken hiç seslerinin çıkmadığını da biliyoruz. Köyleri basıp okulları yakan, çocukları annelerinden koparıp dağlara kaçıran, öğretmenlerimizi şehit eden PKK terör örgütüne karşı tek bir cümle kuramayanlar, PKK’nın dağa kaçırdığı çocuklarını terör örgütünün elinden almak için kurulan Diyarbakır Anneleri çadırlarını ziyaret ettiler diye üyelerini sendikadan ihraç edenler, bilimsel ve laik eğitim teraneleriyle inanç özgürlüğüne dayalı kamudaki başörtüsü serbestliğine karşı çıkanlar, eylem kararları alanlar, Meslek Liselerine, İmam Hatip Liselerine katsayı engeli uygulanırken de sesleri çıkmayanlarda bunlardı. Bu malum sendikalar, bugün eğitim çalışanlarının en büyük kazanımı olan Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun yasalaşmasına da karşı çıkmışlardı” diye aktardı.

KRİZDEN VE KAOSTAN BESLENİYORLAR

Sözlerinin devamında ise kaya şu sözlere yer verdi: “Uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik uygulamalarında üyelerine boykot etme çağrısında bulunmuşlar ve bunu yine Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü istismar ederek yapmışlardır. Çağrılarında ‘Biz başöğretmen olarak yalnız Atatürk’ü tanırız, başka da bizim için başöğretmen yoktur’ sloganı ile üyelerini boykota çağırmışlardır. Lakin sendika yöneticileri ve genel başkanları dahil bu uygulamalardan istifade etmişlerdir. Bu sendikamsı yapılar, üzülerek ifade ederim ki krizden ve kaostan besleniyorlar, ellerine geçirdikleri her fırsatta ülkeyi ateşe verip yangına yerine çevirmekten geri durmuyorlar. Bilhassa eğitimin ve eğitimcilerimizin gerçek gündemi çok farklı. Suni gündemle toplumu kutuplaştırmak, ötekileştirmek yerine eğitimcilere yakışır şekilde hak, emek ve özgürlük mücadelesine odaklanmalıyız. Toplumumuzun ve eğitim camiamızın yanlış ve algı ile oluşturulabilecek suni gündemlere ihtiyacı yoktur. Bunlara karşı en güzel cevabı eğitim çalışanlarımız verecektir. Çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizi aktarmak, çevreye ve çevresine duyarlı nesiller yetiştirmek adına yapılmış böylesi yerinde ve güzel çalışmalara her zaman destek olacaktır.”

Kaynak: MERVE AĞRIÇ

Kaynak:ilksesgazetesi