Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile makamında “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ve eğitimdeki son gelişmeler üzerine sohbet ettik.

Bakan Bey yılların tecrübesi ile alanına tamamen hâkim vaziyette, tüm mevzuları geniş ve net biçimde izah ediyor.

Tabii gündemde “laiklik tartışmaları” olunca konu ister istemez buraya geldi.

Kamuoyunda bazıları “zamanlamaya” dikkat çekiyor ve “Neden bu konu açıldı?” diye soruyor.

Ben de Bakan Tekin’e laiklik konusunun nasıl açıldığını sordum.

MEB öğretmenlerin maaşını ödemeyi unuttu MEB öğretmenlerin maaşını ödemeyi unuttu

Geçtiğimiz Perşembe günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Bakanlığın bütçesine ilişkin görüşmelerin yapıldığını hatırlatan Bakan Tekin; “Komisyonda sizin de malumunuz bütçe konuşulur. Zaten biz de 2025 yılı bütçesine ilişkin sunum yaptık. Fakat CHP’li milletvekilleri bize dönerek, ‘Siz laik eğitime karşısınız. Müfredatı değiştirerek laiklik hususunda farklı uygulamalar getirdiniz’ dediler. Ben de bunun üzerine açıklamalar yaptım” dedi.

Mesele anlaşıldı. Bakan Yusuf Tekin durduk yere bu konuyu açmamış.

Bütçenin konuşulması gereken “zamanda” Türkiye’nin ana muhalefet partisinin milletvekilleri “laiklik konusunu” açmış.

Bakan Tekin’e “zamanlama” eleştirisi getirenler acaba CHP’li vekillere de “zamanlama” eleştirisi getirir mi? “Sayın vekiller, konu bütçe iken siz neden ideolojik yaklaşımlar sergiliyorsunuz” derler mi?

Bakan Yusuf Tekin’in olayın başlangıcını anlatması ile konu benim açımdan aydınlandı.

Peki, Yusuf Tekin yanlış şeyler mi dile getirdi?

Sayın Bakan şunu söylemişti: “Ben laiklikten bütün vatandaşların, hangi dine inanırlarsa inansınlar dini inanç ve ibadet hürriyetinin devlet garantisi altına alınmasını anlıyorum. Sen laiklikten, Müslümanların inanç özgürlüğünün prangalar altına alınmasını, yasaklamasını anlıyorsun. Kendi icat ettiğin bir laikliği bana dayatıyorsun. Bu olmaz.”

Yani Sayın Bakan “dayatmacı anlayışa karşıyım” diyor. Üstelik kendi fikrini de kimseye dayatmıyor. Bunu 1940’lı yıllardaki CHP uygulamalarının yanlışlığı üzerinden anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır mücadele ettiği mevzuları dile getiriyor.

Ama birilerinin derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek; kimin ne söylediğine bakmıyorlar ve tamamen körü körüne ezbere eleştiriyorlar.

Zamanlama imiş!

Siz bunu bence Bütçe Komisyonu’nda “laiklik” diyen CHP’lilere söyleyin.

TBMM Komisyonu’nda DEM’li Milletvekilleri de “zamanlama” falan demeyip Bakan Tekin’e “Anadilde Eğitim” eleştirileri getirmişler.

“Onlara ne söylediniz?” diye sorduğum Bakan Tekin; “Okullarda Kurmanci ve Zazaki lehçelerinde iki seçmeli Kürtçe dersimiz var. Sadece Doğu illerimizde değil, Türkiye’nin her yerinde bu dersleri, seçen öğrencilerimize okutuyoruz. Yani öğrencilerimiz seçmeli ders olarak Kürtçe’yi işaretlemişse nerede olursa olsun sınıflarımızı açıyoruz. Her atama döneminde ihtiyaç ölçüsünde kontenjan ayırarak bu dersler için de öğretmen atamalarını yapıyoruz.

Ayrıca ben DEM’li vekillere devlet kurumlarının dışında özel kurslar olduğunu da hatırlattım. Çünkü onlar ‘Milli Eğitim bu dersleri vermiyor’ diye algı yapıyorlar. Özel kurslarda diledikleri şekilde Kürtçe eğitim alma ve verme hakları da var.” şeklinde konuştu.

“OKULLARIN TEMİZLİĞİ”

2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı’nın başında çok az sayıda okulda genellikle ilk bir-iki hafta “temizlik personeli sorunu” ortaya çıktı.

Bakan Yusuf Tekin’e bu husustaki son durumu da sordum.

Bakan Tekin; “Okulların ilk haftasında yeni uygulamaya geçilen bir modelden kaynaklı ortaya çıkan sorunu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla hemen görüşerek çözüme kavuşturduk. Şu anda problem olmadığı gibi önümüzdeki sene de böyle bir problem yaşanmayacak. Bugün itibarıyla yaklaşık 50 bini kadrolu temizlik personeli, Toplum Yararına Program (TYP) ve bu yıl uygulamaya konulan İşgücü Uyum Programı (İYUP) olmak üzere toplamda yaklaşık 165 bin personel okullarımızda görev yapmaktadır. Bazı belediyeler, İşgücü Uyum Programına ilişkin bu süreci kullanmaya ve çarpıtmaya kalktı. ‘Okulları biz temizliyoruz’ yalanına maalesef başvurdular. Tüm okullarımız MEB Personeli tarafından sorunsuz bir şekilde temizlenmektedir” diye konuştu.

SON SÖZ: Kıymetli okurlarım, Türkiye’nin bütçesinden %14,84 ile en büyük payı “Eğitim” alıyor. Özellikle 2002 sonrası ülkemiz ve devletimiz önceliği daima eğitime veriyor. 2002 öncesi MEB dördüncü sıradaydı. 2025 eğitim bütçesi 2 trilyon 186 milyar 575 milyon 227 bin lira olarak belirlendi. 2002’de 343 bin 194 olan resmi okul derslik sayısı 613 bin 106’ya çıktı. Nüfus iki katına çıkmamış, ama derslik sayısı neredeyse iki katına çıkmış. 2002’de 515 bin 253 öğretmen resmi okullarda görev yaparken, bugün 1 milyon 23 bin 553 öğretmen var. “Eğitimde kalite” bırakın geriye gitmeyi bilakis ileri atılımını sürdürüyor. Yeter mi? Elbette ilerleme asla durmaz. Bir de insanların konuşmalarının öncesine ve sonrasına muhakkak bakın, rakibiniz ve düşmanınız dahi olsa haksızlık yapmayın. Biliyorum siz yapmazsınız, ama yapanlara itibar etmeyin.

Hacı YAKIŞIKLI / TV100