ALİYA'yı An(la)mak Mı?

Abone Ol

ALİYA’yı  An(la)mak Mı?

      Sonbahar insana ayrı bir hüzün yüklüyor, tabiatta sanki bir öze dönüş yaşanıyor, karıncanın yuvasına, daldaki yaprağın toprağa, böceğin kozasına dönüşü gibi insanda kendi içinde bir öze dönüş-yöneliş yaşıyor. Pek tabi yaşamalı da. İşte yine geldi; mevsim sonbahar aylardan ekim, benim için bu hazan mevsimi bir kat daha acı ve elem verici… Bilge Kral, Özgürlük Savaşcısı, Cesur Adam Aliya İZZETBEGOVİÇ 19 Ekim 2003’te dar-ı bekaya irtihal eyledi.

      Avrupanın orta yerinde bir katliamın sembol ismi, ömrünü davası için tüketen değerli şahsiyet, onurlu bir davanın lideri Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç. Bosna ve Srebrenitsa içimizi hala sızlatan o yer. Yüreğimizi kanatan, hiç kapanmayacak bir yara...

      Anma ve ölüm yıldönümlerinde daha derinden hissettiğimiz bu acıyı ne yazık ki bir eğitimci olarak yeteri kadar genç kuşaklara aktaramamak da beni bir o kadar üzüyor ve korkutuyor. Aliya İzzetbegoviç'in okullarımızda ve ders kitaplarında ne yazık ki gereken ilgi ve değeri görmemesi beni meslek hayatımda hep üzmüştür.

       Tarihe damga vurmuş böyle değerli insanları geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza anlatmamız bizim boynumuzun borcu. Aksi takdirde sözde “modern batının” sahte kahramanları çocuklarımızın rüyalarını süslemeye devam eder.

      Peki, Aliya’yı bilginin kralı yapan neydi?

      Her şeyden önce bir eylem adamıydı, yeri geldiğinde halkının önünde küffara meydan okuyan cesur bir komutandı. Bunun en kısa cevabı aynı anda entelektüel birikime ve aksiyoner bir yapıya sahip olması diyebiliriz. Sentez ve analiz yeteneği normal bir insana göre oldukça ileri düzeydeydi. Bunun en net örneklerini; Sovyetler Birliğinin dağılması, Berlin Duvarının yıkılması, komünist rejimlerin bir bir son bulmasından anlıyoruz. Aliya bunları ve daha fazlasını yıllar öncesinden kaleme almıştı.

      Doğu ve Batı dünyasına son derece hâkim bir bilgi birikimi vardı. Doğu mistisizmi, batı felsefesi ve modern hukuk konularında aydın bir kimliğe sahipti.

      Eleştirisel bir bakış açısı ve yorumlama kabiliyetine sahipti. Hayat serüveni de böyle başladı diyebiliriz. Çünkü yaşadığı hayatı anlamlandırmak için kendi kendine sorular sorması ile bedeli ödenmiş bir ömür yaşadı.

       Yazımın başında dediğim gibi belki de Aliya’ya da bu sorular; bir sonbahar mevsiminde, kendi özüne döndüğü o anda olmuştur. Öncelikle bende daha sonra siz değerli okurlarda da olması temennisiyle… Aliya’nın zihin dünyasını şekillendiren sorulardan bazıları;

“Doğum tam anlamıyla tabii bir fiil değildir; acı vericidir, neredeyse zalimcedir. Bu yaratılmış olan hayatın kendisi hakkında doğrudan bir şeyler söylemez mi? “

“Niçin daima ahlakiliği takdir ederiz de ahlak konuşmalarını küçümseriz? Çünkü ahlakilik bir harekettir, ahlak konuşmaları ise bir sözdür. Ahlakilik kendinize yönelik bir taleptir, ahlak konuşmaları ise başkalarına yönelik bir taleptir.”

“Ruhumuza, aklımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız? Küçük ve kırılgan bir insanda bile insanlığa katkıda bulunabilecek büyük bir ruh bulunabilir. Gücümüz, bilimimiz, edebiyatımız nerede? Nerede buluşlarımız, külli iyiliğe katkılarımız?”

           Onu sadece anmak yetmez mühim olan onu anlamak. Özgürlük sevdası ile halkına öncülük etmiş, lider ve düşünür bir isim. Bu özellikleri ile İslam dünyasında eşine az rastlanır yeni bir lider kişiliğin öncüsüdür Aliya.

 

     'Saraybosna' , 'Srebrenitsa' ve Aliya’yı '  unutmamak, anlamak ve yaşatmak için bizlere büyük görev düşüyor. Lütfen çocuklarınıza bu değerli şahsiyeti anlatınız. Saf temiz dava adamlığını anlatınız. Aliya' nın nasıl öldüğündense nasıl yaşadığını ve ne uğruna öldüğünü anlatınız… Bilge Kral Aliya da böyle isterdi muhakkak.

      Aliya İZZETBEGOVİÇ; bilge kral, devlet adamı, cesur yürek gibi çok güzel lakapları var. Ama benim için her şeyden önce Avrupa’nın orta yerinde son yarım asra damgasını vuran çok büyük bir DÜŞÜNÜR idi.

      Tek suçu vardı Müslüman olmak ve o topraklarda İslam’ın sancaktarlığını yapmaktı.

 O yüzden olmadık zulme maruz bırakıldı.

O yüzden yok sayıldı...

Peki onlar yok saydı da biz ne yaptık…?

Vefatının 14. yılında rahmet ve dua(El Fatiha) ile anıyoruz.

 

 

Rafet  URAL

rafetural@hotmail.com