Abone Ol

"SİLAHLANIN" Çağrılarına İtibar Edilmemeli

 

Bir askeri darbeye maruz kalmak beşer için zamanı ve mekânı önceden kestirilemeyen büyük felaketlerden biridir. Tıpkı arzdan ve semadan vuku olabilecek tabii afetler gibi.

15 Temmuz kalkışması sadece bir ihanet değil onun ötesinde bir işgal girişimiydi. Başarısız olan bu girişimciler yeni bir kalkışmaya yeltenirler mi?

Hayır, derslerini aldılar, bir daha akıllarının ucundan bile geçirmezler diyebiliyor muyuz?

Çoluk-çocuk, yaşlı-genç, kadın-erkek hep birlikte sokaklarda yürümemiz cuntacıları ürküttü mü sanıyorsun?

Kundaktaki bebelerden, bastonlu dedelere kadar bütün bir millet olarak, akşamdan gün ağarıncaya kadar meydanlarda nöbet tutmamız, sizce hain darbe girişimini püskürtmek için yeterli miydi?

Onca fikir ayrılığına rağmen meydanlarda sadece al bayrağın gölgesinde sergilediğimiz birlik ve beraberlik buluşmaları darbeci hainlerin gözlerini korkutmuş olabilir mi?

***

Ben sordum, ben cevaplayayım.

Yaklaşık bir haftadır ortaya koyduğumuz, göz yaşartıcı milli birlik ve beraberlik dayanışması hain cuntacıların meşum emellerini engellemeye yetmez. Özellikle belirtiyorum yetmez.

Milletimizin gösterdiği cesareti küçümseyenin dili lal olsun.

Bu aziz millete tekebbür edasıyla laf edenlerin ağzı kurusun.

Bir misal:

“Darbe gecesi Ankara Kızılay’da vatandaşın biri F16’lar alçak uçuş yaparken evinin çatısına çıkıp keser, tornavida ve somun gibi küçük parçacıkları uçağa doğru fırlatmış. Yanındakilere demiş ki; ben bu uçağın üzerine atlarım. Uçağın bir dahaki gelişine hazırlanarak demirlere tırmanmış fakat uçağın hızından dengesini kaybedip çatıya geri düşmüş.”

Canına kastetti karalar AK’ın…

Hesapta yoktu tepkisi halkın…

Yürüdü millet akın akın…

Kâh önüne geçti, kâh üstüne çıktı tankın…

Salasını müezzinler verdi, imamlar telkin…

Acep nere gitti uğurunda ölenlerin

Amerika’daki hain yalakanın

Darbenin finansörü İpek Akın…

Cunta komutanı Öztürk Akın…

Karargâh ismi Akıncı Üssün…

Tevafuk mu hepsi bütün bütün…

Akif diyor ki;

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın

Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın

***

Bir daha darbe olmasın diyorsak eğer, başarılı veya başarısız sayısız defalar darbe kalkışmasında bulunmuş yani hainliği ritüel haline getirmiş bir devasa gücü terbiye etmenin, uysallaştırmanın yollarını bulmalıyız.

Bu yöntem darbeci zihinleri eğitimle normalleştirmekten geçer. Hülasa, darbeciliği gelenek haline getiren yapının eğitim sistemine müdahale edilmeli ve vatandaşa yukardan bakan, memleketin asıl sahipleri olarak kendilerini gören ve kendilerinden başka hiç kimseye değer vermeyen bu insanları yeni bir sistemle yeniden eğitmeliyiz ki milletini seven, vatanına sahip çıkan hakiki birer vatansever neferler olsunlar.

Başka bir yolu var mı darbeleri önlemenin?

***

 

 

 Askeri darbe, en büyük zararı insan kimliğine ve beşeri davranışlara verir. İnsanlık adeta felç olur, kimliğini ve değerlerini kaybeder. Ortam anarşi ve kaosun hâkim olup hükümferma olmasına müsait hale gelir. Bu vasatta insan ancak aklını kullanarak kargaşa ikliminden felaha çıkar. Bu meyanda sosyal medyada nereden geldiği belli olmayan “silahlanın” çağrılarına asla itibar edilmemelidir. İşgale dur diyen milletimiz sivil direnişini her hâlükârda devam ettirmelidir.

Askeri darbe önce zihinlerde oluşur, sonra sahaya dökülür. Yani herhangi bir şeyin kuvveden fiile çıkması gibi. Dolayısıyla darbe olduktan sonra ortaya çıkacak tahribatı önlemek yerine darbeci aklı, darbe saplantısından kurtarmak daha evladır. Akıl ve aklın kazanımı olan bilgi, en büyük güçtür. Akletmek ve tedbir ile tefekkür, herkesten ziyade muallim ve mürebbilerin işidir. Dolayısıyla darbelerin insan benliğinde oluşturacağı yıkımı önlemenin yolu darbeci aklı terbiye etmekten geçmektedir. Muallimlerin ve mürebbilerin bu noktada mesuliyeti ve mecburiyeti vardır.

Mesuliyetimizi müdrik olarak mecburen tekliflerimizi efkârı umumiyeye iletmek maksadıyla bazı önerileri arz ediyoruz. Eğitimci kimliğimiz dolayısıyla iştigal sahamızla ilgili öneriler sunmak bizim için ahlaki olanı tercih etmek anlamındadır.

Tekliflerimiz:

1- Eğitim camiasında son 10 yılda yapılan tüm soruşturmaların gözden geçirilerek şimdiye kadar soruşturmayı yürütmekle mükellef olanların yeniden bu vazifesiyle görevlendirilmemeleri gerekir.

                2- Son 10 yılda herhangi bir Milli Eğitim kadrosuna atanan, terfi eden ya da Milli Eğitim kadrolarından çıkarılan kişilerin referans odakları sorgulanmalıdır.

                3- Son darbe kalkışmasından sonra açığa alınan Milli Eğitim personeli çapraz sorgulama teknikleri ile uzman kişilerce sorgulanmalı ve önerilen cezalar üzerinde herhangi bir üst makamın tasarruf hakkı bulunmamalıdır.

                4- Eğitim sahasında faaliyet gösteren sendikaların son 10 yıllık üye olma ve üyelikten ayrılma kayıtları gözden geçirilmelidir. Özellikle sendikalar arası geçişler ve ayrılışlar dikkatle incelenmelidir.

                5- Tüm özel sektör eğitim kurumlarında (dershane, etüt merkezi, okul) çalışan eğitimciler bu dönemde açığa alınsın veya alınmasın mesleğe giriş yıllarından itibaren geldikleri nokta incelenmelidir.

                6- Milli Eğitim’in her kademesindeki tüm personelin mali hareketleri incelenmeli.

                7- Milli Eğitim’in tüm mensuplarından eğitime ilk başladıkları ilkokuldan mezun oldukları yıla kadar öğrencilik hayatları boyunca;

  1. A) Hangi okullarda okudukları,
  2. B) Kimlerden burs ve yardım gördükleri,
  3. C) Nerelerde barındıkları, sorgulanmalıdır.